Bozcaada'nın binbir bereketli toprağına, eşsiz üzümlerine, zorlu şarapçılığa, cömert doğasına duyduğumuz derin, tutkulu aşkımızın öyküsü…
Bu öykü Bozcaada'da, hayvancılık, bağcılık işi ile uğraşan büyük dedemizin 1930 yılında, şarapçılığı meslek edinmesi ile başlar. 1950 yılında da dedemiz Ahmet Aral İstanbullu bir rum aileye ait olan Dimitrakopulo markasını satın alarak kuşaklar boyu süren ve tam bir "aile işi" ne dönüşecek olan bağcılık ve şarapçılık işini büyütür.
Bozcaada'nın binbir bereketli toprağına, eşsiz üzümlerine, zorlu şarapçılığa, cömert doğasına duyduğumuz derin, tutkulu aşkımızın öyküsü…
Bu öykü Bozcaada'da, hayvancılık, bağcılık işi ile uğraşan büyük dedemizin 1930 yılında, şarapçılığı meslek edinmesi ile başlar. 1950 yılında da dedemiz Ahmet Aral İstanbullu bir rum aileye ait olan Dimitrakopulo markasını satın alarak kuşaklar boyu süren ve tam bir "aile işi" ne dönüşecek olan bağcılık ve şarapçılık işini büyütür.
Günümüzden otuz yıl önce de Bozcaada'lı Rum çiftçi İspuri Kadani bugünkü Aral çiftliğinin yer aldığı arazisini satışa çıkartır. O yıllarda yine ada'da hayvancılık, bağcılık ve şarapçılıkla uğraşan Babamız rahmetli İlhan Aral bu araziyi satın alır. Dede'den toruna geçen, giderek gelişen şarapcılığımız, Türkiye'nin tanıdığı Ayla, Doruk, Dardanel, Dimitrakopulo gibi her biri ulusal marka olmuş şaraplar ve diğer Aral markalarıyla sürerek günümüze dek ulaşır.
Bir zaman sonra bizler de bağlar nedeniyle ada'da daha uzun zaman kalmaya başladık, o sıralarda güzelliğinin farkına pek varamadığımızdan bakımını ihmal ettiğimiz ama yine de çok sevip bağlandığımız bu çiftlikte arkadaşlarımızla piknik yapar ve burasını yaşlandığımız da anılarımızı sıcak tutacağımız bir geçmiş zaman sığınağı olarak kabul ederdik… fakat geçen zaman ve başımıza geri dönen akıllarımız bize burasının sadece kendimize saklayarak heba edilecek bir yer olmadığını gösterdi…